Cevap :
Ne hoş eyler muhabbeti tarif
Şu garip bülbül âşiyânında.
Ben de güya idim zamanında.
Aşiyânımdı bir nihâl-i zarif,
Esti bir zemherir-i zehr-efşân,
Ne çemen kaldı akıbet ne fidân
II
Beni gezdikçe gülistânlarda,
Yine âsâr-ı yâd eder meşgul.
Duyarım nefhasın usul usul
Rüzgar estiği zamanlarda.
Yâd-ı vechiyle döktüğüm yaşlar
Hep çiçek suyu kokmağa başlar!
III
Berf-pûşide gül nihâl üzre
Aksedip âfitâb-ı subh-ı besim,
Zülf-i zer-târını eder tersim
Zib-i dûş ettiği misal üzre.
O beyaz câmesiyle dense yeri:
Yere inmiş sehâb içinde peri!
IV
Bir fidana nesib olunca vezân,
Nice tehziz ederse berg ü beri.
Gönlümün muhrık-ane güfteleri
Cismini eyler ol gülün lerzân
Eşk-i çeşmim verince vechine fer,
Güher açmış fidan-ı gül derler!
V
Mesken oldu bana şu sahralar
Gezerim sû-be sû tek ü tenhâ
Yerde gökte beğendiğim eşya
Yârimi her nazarda arzeyler.
Gece sath-ı semâda sûret-yâb
Belki de aks-i hüsnüdür mehtâb!
Parlâmenter Şairler, S. 296
KELİMELER
Berf-pûşide: karla örtülmüş
Âşiyan: f. Kuş yuvası. * Mc: İkâmetgâh. Ev, mesken.
İnti’aş: Yorgunluktan sonra canlılık hissetme. Canlılık. * Hastalıktan sonra iyileşip kalkma. * Geçinme. * (Yıkılan adam) doğrulup kalkma.
İmrar-ı vakt: vakit geçirmek.
Asar-ı yad: hediye.
Vechiyle: Vecih) Yüz, çehre, surat. * Tarz, üslub. * Her şeyin karşısına gelen ve karşısında olan. Satıh. Ön. Alın. Cephe. * Tarih. * Suret. * Sebeb. * Bir şeyin nefsi ve zatı. * Semt. Cihet. * Münasebet.
Gülistan: gül bahçesi.