👤

YARDIMSEVER AGUSTOS BÖCEĞİ MASAL OZETI ​

Cevap :

Cevap:

YARDIMSEVER AĞUSTOS BÖCEĞİ

Ağustos böceği, yaz mevsiminin gelmesiyle birlikte dünyaya gözlerini açtı. İlk önce çevresinde ne olup bittiğini anlamaya çalıştı. Sonra kendisine yabancı gelen bu çevreye çabucak alıştı. İlk uçuş denemesini yaparak bir ağacın ince bir dalına kondu. Güneş, kanatlarını ısır ısıtmaz da hemen ötmeye başladı. Güneşin tadını çıkarmak için uzun bir süre annesiyle birlikte uçtu. Bir yandan da şarkı söylüyordu. Sesini işiten diğer ağustos böcekleri de şarkıya eşlik ettiler. Yorulunca diğer ağustos böceklerinden ayrılarak annesiyle birlikte evlerine döndü. Canı ne zaman istediyse o zaman ötmeye devam etti. Dünya ne kadar da güzeldi onun için. Bu güzelliği yaşarken günlerin nasıl geçtiğini anlayamadı.

Aradan geçen zaman içerisinde ağustos böceği büyüdü. Artık her şey için annesine ihtiyaç duymuyordu ve kendisine daha çok güveniyordu .Bu nedenle annesinden izin alarak tek başına uçmaya başladı. Annesi de eve geç kalmaması şartıyla onun tek başına uçmasına izin veriyordu. Biraz daha büyüyünce de annesinden ayrılarak kendi yuvasına yerleşti.

Bir gün ağustos böceği, daha önce ilk uçuş denemesini yaptığı ağacın yanına geldi. Ağacın dallarının biraz kalınlaşmış olduğunu gördü. “Demek ki büyüyen yalnız ben değilim,” diye düşündü. Ağacın kalınlaşan dallarından birine kondu. Çevresine bakınırken ağacın altında karıncaları gördü. Karıncalar, büyük bir gayretle yuvalarına yiyecek taşıyorlardı. Aklına bir fikir geldi: Kendisi de bu yaz bir iş bulup çalışabilir, hatta karıncalara bile yardım edebilirdi. Çünkü annesinin anlattığına göre insanlar, kendilerini hep karıncaya muhtaç gösterip aşağılıyorlardı. Bu durum bütün ağustos böceklerinin gururuna dokunuyordu. İnsanların önyargılarını yıkmalıydı.

Çok geçmeden bir ekmek fırınında ateşçi olarak iş buldu. Emeğinin karşılığı olarak her gün bir ekmek alacaktı. Hemen işe başladı. Büyük bir özenle fırını yakıyor ve mis gibi kokan ekmekler pişiriyordu.

İlk gün, emeğinin karşılığı olarak aldığı ekmekle karnını bir güzel doyurdu. Çalışarak karın doyurmak onu çok mutlu etti. Fakat bir ekmek kendisine fazla gelmişti. O nedenle ihtiyacı kadarını tükettikten sonra, geri kalan kısmını da karıncaların yuvasının önüne bıraktı. Zorlanmadan taşımları için de ekmekleri bir güzel ufaladı. Bütün bunları yaparken karıncalara görünmemeye çalıştı.Yoksa yaptığı iyiliğin ne önemi kalırdı. Karıncaların büyük bir sevinçle ekmek kırıntılarını yuvalarına taşıdıklarını görünce de çok mutlu oldu. Ağustos böceği, kış tekrar kapıyı çalana kadar fırında çalışmaya ve karınca yuvalarının önüne ekmek kırıntıları koymayı devam etti.

Güzel, güneşli, neşeli yaz günleri çabucak geçti ve kış tekrar kapıyı çaldı. Ağustos böceği ve karınca gibi, kışın dışarıda yaşayamayan bütün canlılar, yuvalarına çekildiler. Karıncalar, kilerlerini yiyecekle doldurmanın mutluluğunu yaşıyorlardı. Kış mevsiminin ilk gününü keyifli bir şekilde geçirdiler.

Her canlı mutlaka acıkacaktı. Ağustos böceği de yuvasına çekildiği ilk gün acıktı ve bir şeyler yeme ihtiyacı duydu; ama unuttuğu bir şey vardı: Karıncaların yiyecek depolamalarına yardımcı olurken kendine bir kırıntı bile ayırmayı akıl edememişti. O geceyi, midesinin sesini dinleyerek geçirdi.

Aradan geçen birkaç gün içerisinde ağustos böceği açlıktan iyice hâlsiz düştü. Çaresiz bir şekilde ölümü beklerken bir akşam üstü kapısı çalındı. Kapıyı açmaya sürüne sürüne gitti. Gözlerinin feri de tükenmişti. Bu nedenle kapıdakinin karınca olduğunu neden sonra anladı:

-Buyur karınca kardeş, bir isteğin mi var? Sen hiç kapımı çalmazdın da, dedi. Sesi zor çıkıyordu.

Ağustos böceğinin bu hâlini gören karınca, bir şeylerin ters gittiğini anladı:

-Hayır, bir isteğim yok. Hatırını sormaya geldim.Görüyorum ki, pek iyi değilsin,dedi.

-Evet, biraz hastayım.Üşüttüm herhâlde.

Karınca ağustos böceğinin yanına yaklaştı, elini alnına koydu:

-Yuvamızın önüne ekmek kırıntıları bırakırken yorulmuş olmalısın, dedi.

Ağustos böceği gözlerini karıncadan kaçırdı:,

– Yanılıyorsun, dedi. Ben kimsenin yuvasının önüne ekmek kırıntıları bırakmadım.

-Yanılmıyorum, dedi karınca. Yuvamızın önüne ekmek kırıntıları bıraktığını görmüştüm.

– Demek beni gördün. Oysa görünmemek için çok dikkatli davranmıştım,dedi ağustos böceği.

-Yuvamızdaki bütün karıncalar adına sana teşekkür ederim ağustos böceği,dedi karınca.

– Hiç önemli değil. Şimdi de sana bir şeyler ikram etmek isterdim ama…

Ağustos böceği, sözün devamını getiremedi. Nasıl söylerdi yuvasında yiyecek hiçbir şeyin olmadığını?

-Hiç gerek yok, dedi karınca. Sen zaten yeterince yardımcı oldun bize. Şimdi sıra bizde. Kalk hadi, bizim yuvaya gidelim. Bu durumdayken kendine bakamazsın.

-Teşekkür ederim. Ben kendi evimde kalmak istiyorum, dedi ağustos böceği

-O zaman kilerin yerini söyle de senin için bir şeyler hazırlayayım, dedi karınca

-Şeyyy! Nasıl desem ki… Benim hiç kilerim olmadı da…

Karınca başını salladı:

-Evet, evet! Şimdi neden bu kadar hâlsiz olduğunu anlayabiliyorum; sen açsın. Seni bu durumda asla yalnız başına bırakamam, dedi.

Sesi iyice kısılmıştı ağustos böceğinin. Gözlerini zorla araladı:

-Hayır, karınca kardeş! Sana muhtaç olmak istemiyorum. İnsanlar, “ağustos böceği, yine karıncaya muhtaç oldu.”diyecekler sonra, dedi.

-Hayır, demezler. ”Ağustosböceği yaptığı iyiliğin karşılığını gördü.” derler, dedi karınca.

Sonra da ağustos böceğinin koluna girdi. Birlikte karıncanın yuvasına geldiler. Ağustos böceği önüne konulan yiyeceklerle karnını bir güzel doyurdu.Karınca ailesinin diğer fertleri ağustos böceğini çok sevdi. En küçük karınca:

– Ağustos böceği, ben seni çok sevdim. Lütfen, kışı bizimle geçir, dedi. Küçük karıncanın isteğini diğer karıncalar da tekrarlayınca ağustos böceği, kış boyunca karıncalarla birlikte yaşamaya karar verdi.

O günden sonra karınca ve ağustos böceği çok iyi dost oldu. Her yaz, el birliğiyle çalışarak kışa hazırlandılar. Ağustos böceği de evine bir kiler aldı. Kış kapıyı çaldığında artık aç kalmıyor. Ara sıra karınca yuvalarını ziyaret edip,onlarla birlikte vakit geçiriyor.Yazarlar ise masallarında, ağustos böceğinin de bir gururu olduğunu, isterse onun da çalışabileceğini yazıyorlar. Ağustos böceği için bundan daha büyük bir mutluluk olabilir mi?

Ülkü Duysak

Açıklama:

EN İYİ SEÇERSEN MUTLU OLURUM...

✨selam✨

⬇️cevap⬇️

Bu orman bahar aylarında kuş cıvıltıları ve yemişlerle dolar, hayvanlar ziyafet çekermiş. Yaz aylarında da eğlenceler başlar şarkılar eşliğinde partiler verirlermiş.


Tüm bunlar olurken çalışkanlığıyla tanınan Karınca çiçeklerden tohumlar, ağaçlardan meyveler, topraktan da yemişler toplar kış için biriktirirmiş. Soğuk havalarda sobasında yakmak için odunlarını da hazırlamış. Hiç yorulmaz, hiç şikayet etmezmiş. Büyük bir disiplin ve ciddiyetle işini yaparmış.

Ağustos Böceği ise bambaşka bir karaktere sahipmiş. Elinde kemanı ile bütün bahar ve yaz ayları boyunca partilerde gezmiş, yemiş ve eğlenmiş. Üstelik kış için hiçbir hazırlık yapmamış. En sevdiği şey yiyip, içip, yatmakmış. Üstelik çalışkan karıncayı görünce onunla dalga geçmiş ve yazın tadını çıkarmayı bilmediğini söylemiş ona. Ter içindeki zavallı karınca ona cevap bile vermemiş.

Gel zaman git zaman günler geçmiş ve kış gelmiş. Bembeyaz kar toprağı sarıp sarmalamış. Herkes evine çekilmiş, ortalığı bir sessizlik sarmış.